Kahverengi ve siyah renkli köpekler genetik yapı kategorisinde incelemeye tabi tutulduğu zaman tüy renklerinin ve tüy dokusunun en ufak bir genom değişikliğinden dahi direkt olarak etkilenebildiği bilinmektedir.
Kürkün renk değişimleri ve zaman içerisinde meydana gelen mutasyonlar ile alakalı olarak köpeklerin yaşamış oldukları değişimlerin ana nedenlerinin başında insan eli ile yapılan melezleme işlemleri gelmektedir. Bu melezleme işlemleri sırasında dikkat edilmesi gereken hususlardan bir diğeri de kesinlikle sağlık koşullarının iyileştirilmesidir. Köpeklerde yaşanan fizyolojik sorunların giderilmesi için bilin insanları tarafından köpek türlerinde melezlemeler yapılabilmektedir. Bu melezlemeler ile alakalı olarak dikkat çeken detaylardan bir diğeri de genetiğin bir alanında düzelme sağlanırken diğer alanında tamamen büyük sorunların ortaya çıkma olasılığının oldukça yüksek olmasıdır.
Kahverengi ve siyah rengin baskın olduğu ırklarda merle görülme olasılığı da yüksektir. Bu aşamada sadece tek bir gen sonucundan bahsetmek mümkün değildir. Merle olarak tanımlanan bir köpeğin yine aynı şekilde tanımlanan bir köpek ile çiftleşmesinin sonrasında genel olarak yavruların büyük bir kısmında mutasyon görüldüğü saptanmıştır. Mutasyon oranlarının belirlenmesi ve bu şekilde köpeklerin hangi ırklar ile çiftleşmesinin sakıncalı olduğuna dair çalışmaların da çok kapsamlı bir biçimde yerine getirildiği görülmektedir.
Kahverengi ve siyah renkli köpekler kategorisinde kürk renklerine ilişkin analizler yapıldığı zaman temel olarak şu hususlara hakim olmalısınız;
- Köpeklerde renklerin belirlenmesi sırasında en baskın olan genomların başında eumelanin gelmektedir. Daha ziyade koyu renklerin ortaya çıkmasında baskın olan genomlardandır.
- Feomelanin ise köpeklerde daha açık renklerin ortaya çıkmasında rol oynayan genomlardan biridir. Köpeklerin genel sağlık durumları ile alakalı sorun olmasa dahi her zaman verilen genom sonucunun tek bir çiftleşme ile dahi bozulabildiği ve renk haritasında sapmaların yaşanabildiği bilinmektedir.
- Genomların bir de alt dalları mevcuttur. Bu alt dallarda yaşanan sapmaların sadece kürk renginde değil aynı zamanda göz renginde ve pati renginde dahi direkt olarak etki sahibi olabildiği bilinmektedir.
Kahverengi ve siyah renkli köpekler kategorisinde yapılan çalışmalarda shaded olarak da adlandırılan kürk yapısı ya da merle olarak adlandırılan kürk yapısının gen haritasının çıkarılmasının bir kademe daha zor olduğu tespit edilmektedir.
Siyah ırklara ilişkin en dikkat çeken mutasyonların başında mavi gelmektedir. Mavi rengin asilliği ve dikkat çekiciliği bu köpeklere gelen talebin artmasına neden olmuştur. Bu köpek ırkının sayısının artırılması için insanlar tarafından yapılan çiftleştirme çalışmalarının büyük kısmının olumlu sonuçlandığı ve fakat ilerleyen süreçlerde hangi sonuçları doğuracağına ilişkin net bir bilgiden söz etmenin çok da mümkün olmayacağını iletmek gerekir. Yapılan mutasyonların onlarca yıl sonra dahi olumlu ya da olumsuz etkilerinin gün yüzüne çıkabildiği bilinmektedir.
Kahverengi ve siyah renkli köpekler kategorisi incelenirken mutasyonun temel kaynaklarından olan eşleşmenin insan etkisi ile yapılması seçici üreme olarak da tanımlanmaktadır. Köpeklerin ırk özelliklerinin kombin edilebileceği ve sağlık koşullarında ya da görünümlerinde değişim yapılma gerekliliği duyulduğu zaman anında süreç geliştirilmektedir. Köpeklerde yapılan seçici üremelerde tarihte var olan bazı örneklere bakıldığı zaman sağlık koşullarında iyileşme sağlansa dahi, asabilik ya da agresiflik gibi sorunların meydana gelebildiği bilinmektedir.
Koyu renkli köpeklerde çok sık gündeme gelmese dahi yüz kısmında maske görünümünü andıran bir renk geçişinin olması da araştırmalara sıklıkla konu olan hususlar arasındadır. E genomunun bu aşamada köpeklerin yüz kısmında maskeyi andıran bir renk geçişinin olmasına sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. Köpeklerde koyu renklerde olan köpeklerde genetik incelemeyi zorlaştıran en temel hususların başında açık renk lekeler ve geçişli biri kırçıllık kendini göstermektedir. Tek renk olan Basic ırklara göre bu şekilde karmaşık olan tüy renklerinin haritasını çıkartmanın oldukça zor olduğu anlaşılmaktadır.
Gen haritasına ilişkin inceleme yapıldığı zaman ne derece nitelikli bir arka plan çalışmasının gerekli olduğu bir kere daha görülmektedir. Yanlışlanması zor olan bir genetik haritanın oluşturulması için sıklıkla mikro testler uygulanmaktadır. Ne kadar fazla data mevcut olursa, elde edilecek olan verimlilik de o kadar yüksek seviyede olacaktır.
Phaeomelanin ya da Feomelanin olarak tanımlanan belirleyici genomun ise daha ziyade açık renklerin ortaya çıkmasında etki sahibi olduğu düşünülmektedir. Sarı bu renklerden bir tanesidir. Açık renklerin bir diğer tarihsel anlatı boyutunun ise kesinlikle köpek cinslerinin geçmiş yüzyıllarda kurtlar ile çiftleşmeleri sonrasında edindikleri tahmin edilmektedir. Köpeklerin kurtlar ile çiftleşerek bu melezlenmeyi ortaya koymasının neredeyse buzul çapına kadar dayandığı tahmin edilmektedir.
Köpeklerin ve kurtların bu çiftleşmeye taraf olan ataları hala varlığını sürdürememiş ve yok olmuş türler arasında bulunsa da aktardıkları genlerin varlıklarını sürdürdükleri de görülmektedir. Köpeklerde bu dönemde açık renk kürke sahip olmanın bilhassa avlara kolaylıkla yaklaşma konusunda çok önemli bir avantaj sağladığı anlaşılmaktadır. Yaşanan genetik değişikliklerin bu şekilde ırkın hayata kalmasına sebebiyet verdiği vakalar da mevcuttur.
Genetik sistemde köpeklerin renklerinin oluşturulmasında sadece eumelanin genomunun yetki sahibi olduğunu düşünmek oldukça yanlıştır. Köpeklerde renk yoğunluğunun ne kadar yüksek ne kadar düşük olacağını belirleyen unsurların başında D genomu gelmektedir. Köpeklerde kahverenginin ya da siyahın ne kadar seyreltilmiş olacağına ilişkin belirlemeleri yapan ana kıstaslardan biridir. Tabi ki bu süreç içerisinde bir de farklı damalı bir görüntü varsa onun için de gen haritasında farklı bir genomun devreye sokulması gerekmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda bu ırkların yaşadıkları mutasyonların insan eli ile yapılan melezlemeler ile kısa sürede değiştirilebildiği anlaşılmaktadır. Fakat yapılan melezlemenin hangi olumsuz ya da olumlu yan sonuçları ortaya çıkarabileceği belirsizdir.
Bir genetik harita kapsamında köpeklerin genetiğinde melanin ne kadar yüksek seviyede bulunuyor ise o köpeğin kürkünün de o kadar koyu renkte olacağı tahmin edilmektedir. Melanin seviyesinin kürkün koy ve açık renkliği üzerinde en temel etkiye sahip olan unsur olduğunun farkında olmalısınız. Eumelanin genomu denildiği zaman akla ilk olarak koyu renkler gelmesine rağmen alt genomların da etkisi ile köpeklerin özellikle mavi, gümüşi ya da kahverengi gibi farklı tonlara bürünebileceği de bilinmektedir.
Mavi renginin her zaman bilinen anlamda yoğun bir mavi olmadığını siyahın bir tonu olarak ele alınan mavinin içerisinde bolca gümüşilik barındırdığını da bilmeniz gerekiyor. Köpeklerde renk üzerinde etki sahibi olan genomların aynı zamanda göz rengi üzerinde de etki sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Kahverengi ve siyah renkli köpekler hakkında inceleme yapılırken genetik haritanın bir de dikkat çeken inceleme boyutu sanat tarihi ve arkeoloji ile alakalıdır. Biyolojik olarak gen haritalarının yaratılmasının yanı sıra geçtiğimiz yüzyıllarda köpeklerin sanat eserlerinde hiç resmedilip edilmediğine dair inceleme yapmanın da büyük oranda olumlu katkısı olacaktır. Sınırlı bir zaman diliminde köpeğin genetik özellikleri üzerinde nasıl bir değişim yaşandığına dair bilgi sahibi olmak memnun edecektir. Arkeolojik buluntularda da bilhassa DNA yapısı üzerinde asırlardan bu yana nasıl bir değişimin yaşandığı hakkında kıyaslamaların yapılmasının en temel kıstaslardan olduğu anlaşılmaktadır.
Kahverengi ve siyah renkli köpekler sahiplenecekseniz doğan yavrulardan biri mutasyonlu ise kesinlikle bu konuda araştırma yapan kurumlara örneklem olarak köpeğinizin datalarını sunmalısınız. Ülkemizde en yaygın eksiklerin başında örneklem erişim sorunu gelmektedir. Köpeklerde meydana gelen en ufak mutasyon değişimlerinin dahi büyük oranda etki sahibi olabildiği bilinmektedir.
Köpekler onlarca yıldır insanlar ile iç içe bir yaşam sürmelerine rağmen gen haritalarının çıkarılmasına ilişkin çalışmaların geciktiğini belirtmek gerekmektedir. Bu köpeklerin genel sağlık durumlarına ilişkin inceleme yapıldığı zaman özellikle dikkat çeken husus bazı dikkat çeken renk değişimlerinin bedensel olarak yaşanan hastalıklardan kaynaklı olabildiği de anlaşılmaktadır.
Köpeklerde gen haritasında meydana gelen değişimlerinin bir kısmı da çevresel faktörler ile alakalıdır. Çevresel faktörlerin ortaya bir değişim çıkarmasının en temel kriterlerinin başında kesinlikle uzun bir zamana yayılması gelmektedir. Uzun zamana yayılan değişimleri saptamak diğer mutasyonları tespit etmekten daha zor olmaktadır. Köpeklerin bulundukları coğrafyaya ayak uydurma sorunlarının yaşanması ve uyumlanma sonucunda kürklerde renk değişimi ya da doku değişiminin ortaya çıkması söz konusu olabilmektedir.
Köpeklerde kahverengi ırkın oluşum süreci içerisinde belirleyici olan bazı ek genomlar da kendini göstermektedir. Biyolojik anlamda yapılan derinlemesine çalışmalarda kahverenginin ortaya çıkmasında katkı sahibi olan unsurların başında şunlar gelmektedir; bs, bc, bd ve baus. Bu gösterimlerde yapılan ana değerlendirme kıstası devamlılıktır. Hangi genomun ortaya çıkardığı sonucun devamlılık arz ettiğinin kesinlikle uzun test aşamaları sonuncunda tespit edilmesi gerekir.
Sadece birkaç adet muhtelif yaşanan gen değişimlerinin büyük oranda göz ardı edildiği bilinmektedir. Sadece bu mutasyon baskın şekilde kendini göstermeye başlarsa istatistiki bakımdan dikkate alınmaya başlayacaktır. Bu genomlarda meydana gelen çevresel sebeplerden kaynaklı değişim durumlarının büyük oranda sorun yaratabildiğinin de ayrıca bildirilmesi gerekmektedir.
Köpeğinizin genetik özellikleri sayesinde kazanmış olduğu renk yapısında ani bir değişim meydana geldiği zaman ya da köpeklerin ten renklerinde yaşanan değişim durumlarının göz ardı edilmemesi ve en kısa sürede uzmanlara bildirilmesi gerekmektedir. Köpeklerde hem ten renginin hem de burun ya da ağız kısmında maske gibi bulunan renk geçişlerinin benzer genomlar tarafından belirlendiği anlaşılmaktadır.