Minyatür Schnauzer ırkının atalarının soyunun 1500lere kadar dayandığı biliniyor. Bu ırkın özellikle bir dönem Avrupa şehirlerinde oldukça büyük sorunlardan olan sıçan sayısındaki artışa karşı aktif bir silah olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Atik yapısı ile farelerin yakalanmasında tereddüt etmeden harekete geçebilmektedir. Bu ırkın temel gen stoku incelendiği zaman özellikle Continental kısmının baskın geldiği görülüyor.
Pekingese Çin İmparatorluk döneminden bu yana kadar varlığını sürdürmüş olan en sevilen ve kadim kökenleri olan ırklar arasında yerini alır. Özellikle Çin soylularının sahiplenebildiği ırklar arasındadır. Bu ırkın farklı bir kişi tarafından çalınmasının cezasının geçtiğimiz yüzyıllarda ölüme kadar ulaşabildiği biliniyor. 1890larda bu ırkın Amerika’da meşhur olması üzerine popülerliği de kısa sürede artış göstermiştir.
Puli ırkının Macarların bölgeye getirdiği arazi kabiliyeti oldukça yüksek olan ırklardan biri olduğu düşünülmektedir. Gen haritası içerisinde hem Asya hem de Avrupa ırklarının çok önemli bir yere sahip olduğu fark edilmektedir. Köpeklerin içgüdülerinin bir bölgeye hakim olma konusunda çok önemli bir yeri mevcuttur. Sadece Balkanlarda değil küçükbaş hayvancılığın yaygın olduğu farklı Avrupa ülkelerinde de varlığını sürdürmektedir.
Lhasa Apso ırkının Tibet bölgesinin en karakteristik hayvanlarından biri olduğu düşünülmektedir. Bu bölgede yaygın olan manastır hayatına adapte olmuş olan köpeklerdendir. Irkın aynı zamanda Abso Send Kye olarak da adlandırıldığı anlaşılıyor. Bu ırka sahip olmanın özellikle son senelerde kolaylaştığı; daha öncesinde sahip olmanın sadece manastır üyelerine özgü olduğuna dair tahminler mevcuttur.